Yinelenen bir sayfa içeriğinin okuyucunun dikkatini dağıttığı bilinen bir gerçektir. Lorem...
DevamıKOYUN HASTALIKLARI | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
KOYUN BESLEMESİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR? 1-Dönemler itibariyle yapacağımız yem değişikliğine yavaş yavaş geçmeliyiz. Ani yem değişikliği sakıncalıdır.
Bu temel bilgilerin ışığı altında beslemede sıkça rastlanılan bozukluklar ve korunma yolları şunlardır.
GEBELİK ZEHİRLENMESİ: İkiz kuzulama hastalığı olarak da bilinen bu hastalık, yemdeki enerji kaynağının yetersizliği sonucu ortaya çıkar. Hastalık, iştahsızlık, sendeleyerek yürüyüş, kafayı yana doğru bükme, yere uzanma ve sonuçta komaya girerek ölümle sonuçlanır. Koyunlarda gebeliğin son iki haftasında kendini gösteren bu durum, tek yavrulayan koyunlardan çok, iki yavrulu koyunlarda daha fazla görülür. Yüksek verimli koyunların gebelik dönemindeki yönetimi ve beslemesi oldukça önemlidir. Koyunların gebe kalma oranlarını artırmak için çiftleşme döneminde sağlam bir vücuda sahip olmaları gerekir. Ancak beslenmeleri gebeliğin ilk üç ayında azaltılmalı son iki ayında ise tekrar artırılmalıdır. Tedavisinde kandaki şeker düzeyinin damardan glikoz verilerek yükseltilmesi ile olur. Hayvanlara yüksek enerjili yemler verilmesi gereklidir.
SÜT HUMMASI: Hastalık, daha çok erken laktasyon yada gebeliğin sonundaki koyunlarda stres ve açlık durumunda ortaya çıkar. Yüksek düzeyde hububat içeren veya fazla sulu çayırlarda otlayan hayvanlarda bu hastalık görülebilir. Süt verimi sırasında vücutta fazla miktarda kalsiyum kullanılması sonucu, yenilen yemlerle yeterli miktarda kalsiyum alınamaması durumunda ortaya çıkan süt hummasında hayvanlar sinirlidirler, halsizdirler , uzanırlar koma hali görülür. Tedavisinde damardan kalsiyum enjeksiyonu yapılır. Gebe hayvanlar stresten uzak tutulur.
ÇAYIR TETANİSİ: Süt veriminin ilk dönemindeki bir koyun beslenme hastalığıdır. Kandaki magnezyum düzeyinde ani bir düşüş vardır. Koyunlar genellikle aşırı sinirlidirler ve durum hızla ilerler.
KOYUNLARIN ÖNEMLİ VİRAL HASTALIKLARI ÇİÇEK HASTALIĞI Koyunlarda yüksek ateş ve kılsız deri bölgelerinde kabarcıklar oluşturan bulaşıcı bir hastalıktır.
ŞARBON (Dalak, Kara çıban, Kabarcık, Kasap çıbanı) İnsanlara da bulaşan önemli hastalıktır. Evcil hayvanların hepsinde görülebilir. Sıcak, rutubetli ve bataklık bölgelerde daha fazla görülür. Açlık, yorgunluk, aşırı sıcak ve soğuk, kötü bakım ve beslenme, şap hastalığı, iç parazitler, hastalığın çıkmasına ve yayılmasına yardımcı olur. Mikrop; toprakta, sularda ve merada 50 – 60 yıl yaşayabilir. Şarbondan ölen hayvanın parçalanması ile mikrop bulaşan yağmur ve sel suları, hastalığı çok uzaklara taşır. Onun için, ölen hayvan asla açılmadan, iki metre derine gömülmelidir.
KOYUNLARDA ÖNEMLİ BAKTERİYEL HASTALIKLAR BRUSELLOSİS (Brusella, Koyunların Bulaşıcı Yavru Atma Hastalığı- Düşük, Bırakma, Sıkıt, Mal Hastalığı) Koyunlarda yavru atımına sebep olan Brusella mikroplarının meydana getirdiği bulaşıcı bir hastalıktır. Brusella mikropları hayvanlarda hastalık yaptıktan sonra meme ve üreme organlarına yerleşir. Brusella, hastalıklı hayvanların çiğ sütlerini içen ve bu sütlerden yapılan krema, tereyağı, kaymak, taze peynir yiyen insanlara da bulaşır. İnsanlarda Malta humması veya Akdeniz humması, dalgalı humma isimlerini alırlar. Brusella mikropları atık yavru, yavru zarı, vajen akıntısı, süt, idrar ve çeşitli vücut akıntıları ile yem ve sulara bulaşır. Koyunlar hastalığı daha çok brusella mikropları ile bulaşık yem ve sulardan alırlar. Hastalık tüm evcil ve yabani hayvan türlerinde görülür. Brusella mikrobunu alan gebe hayvanların durumları normaldir. Herhangi bir bozukluk görülmez. Sonra bir gün yavrusunu atar. Bu durum çoğunlukla gebeliğin üçüncü ve dördüncü aylarında ortaya çıkar. Bazen yavru atmadan sonra, yavru zarları içeride kalabilir. Hayvandan bir akıntı gelmeye başlar. Sürüde ard arda yavru atmalar görülüyorsa brusella aklımıza gelmelidir. Hastalık başlarsa sürüdeki gebe hayvanlardan yarısına yakını yavru atabilir. Bazen yarıyı bile geçer. Bir koyundan yavru alamamak, süt alamamak büyük bir kayıp. Öyle ise hastalığın yayılmasını en kısa zamanda önlemek gerek.
Hastalığın yayılması nasıl önlenir? İlk iş tecrittir. Yani yavru atan hasta hayvanları ayırmaktır. Yavru atanlar, ağıldan uzak bir yere alınır. En az 3-4 hafta sağlamlardan ayrı tutulur. Sonra ağılın ve çevrenin temizliği gelir. Atık yapan koyun-keçilerin yavrusu, yavru zarı, akıntısı, idrarı, gübresi neyi varsa güzelce toplanır. Ya yakılır ya da derin çukurlara konularak üzerine sönmemiş kireç dökülür. Ardından dezenfeksiyon gelir.Ağılda ve çevrede tüm temizlik işlemleri yapılır. Her yer tertemiz olduktan sonra, mikrop öldürücü ilaçlarla dezenfekte edilir. Ağıl 10-15 gün boş bırakılır, sonra bir kez daha dezenfekte edilir. Hastalığın kesin teşhisi, atık yavrunun ve yavru zarlarının laboratuvarda muayenesi ile olur. Atık yapan hayvanlardan alınan kanın muayenesi ile de kesin teşhis yapılabilir. Hastalığa yakalanmış hayvanlar tedavi edilmezler. O bakımdan, hastalık çıkmadan önce koruyucu olarak aşı yaptırılmalıdır. Brusella hastalığının aşısı vardır. Dişi kuzularla, oğlaklara 3-5 aylık iken Brusella aşısı yaptırılmalıdır. Aşılanan hayvanlar hastalığa karşı 4-5 yıl korunmuş olurlar. Hastalıkla mücadelede hayvanlara aşı yaptırmak yetmez. Bunun yanında ağılın ve çevrenin temiz tutulması her şeyden önce gelir, temizlik asla ihmal edilmemelidir. Birde sürüye hayvan katarken dikkatli olmalı ve muayeneden geçirilmelidir. Hastalık taşıyan koçlar ve bunların sperması asla kullanılmamalıdır. Brusella hastalığı insanlara da bulaşır, hastalıklı hayvanların çiğ sütlerini içen veya bu mikroplu sütlerden yapılan taze peynir, krema ve tereyağı gibi gıdaların yenilmesi ile insanlara geçer. İnsanlarda dalgalı ateş, terleme, halsizlik, uykusuzluk, iştahsızlık, baş ve eklem ağrıları görülür. Hastalıktan korunmak için süt ürünleri hazırlanmadan önce , sütler iyice kaynatılır veya pastörize edilerek mikroplar öldürülür. Kaynatılmış veya pastörize sütlerden yapılan süt ürünleri hastalık kaynağı oluşturmaz. İnsanı Brusella’dan koruma çaresi hayvanlarda hastalığın mücadelesi ile mümkündür. Hastalığa yakalanan kişiler hemen bir hekime baş vurmalıdır. Koyunlarda kitle halinde yavru atma görüldüğünde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı İl ve İlçe Müdürlüklerine müracaat edilmelidir. Gerekli önlemleri alarak, insanları ve hayvanları bu hastalığın zararlılarından korumayı görev bilmeliyiz.
Koyun ve keçilerde Mycoplasma agalactiae adını verdiğimiz mikroorganizma halk arasında süt kesen hastalığı da denen mastitislere sebep olur. Salgın bir hastalıktır. Dikkat edilmezse ve hastalar ayrılmazsa sürüye yayılabilir. Hastalığın belirtileri ve yayılması
Memedeki belirtiler Hastalığın ilerlediği durumlarda erkek ve dişi hayvanların gözlerinde hastalık belirtileri şekillenir. Gözler kızarmış, iltihaplı akıntı oluşmuştur. Korneada ülserleşme ve sonuçta körlük oluşur. Hayvan kaşıntıdan dolayı gözlerini etrafa sürer ve böylece hem yaralanmasına ve hem de mikrobun etrafa yayılmasına neden olur. Enfeksiyonun ilerlemesi ile ayak ve bacak eklemlerinde de bozukluklara rastlanır. Eklemler şişmiş, ödemli ve eklem sıvısı bulanıktır. Eklemler zamanla açılarak içindeki eksudat dışarı çıkar. Açılan yaraya dışarıdan da mikrop girebilir ve iltihaplı eklem yangısına dönüşür. Hayvan ayağını basamaz, topallar. Hayvanlar çok zayıflar, genel durum iyice kötüleşir ve tedavi zorlaşır.
Hastalık tedavi edilmezse; Tedavi Hasta hayvanlar ayrılır, tozsuz ve temiz bir yere alınır. Veteriner Hekimin verdiği reçeteye göre hastalık memede ise meme içine geniş etkili antibiyotikler, gözde ise terramisinli göz pomatları kullanılır. Eklem yangılarının tedavisinde geniş etkili antibiyotiklerden yararlanılır. Tedavinin başarılı olabilmesi için erken teşhis ve tedaviye erken başlanılması şarttır. Korunma ve öneriler 2- Mastitisli memeleri emen kuzular da hastalanacağından, mastitisli koyunların yavrularını ayırıp suni olarak beslemelidir. 3- Tedavisi uzayarak ekonomik olarak değerini aşan durumlarda koyunlar kasaba sevk edilmelidir. 4- Ağıl ve ahırların zemini kuru, havalandırılabilir olmalı ve zemin akıntı için eğimli olmalıdır. 5- Koyun ve keçiler, ineklerle birlikte tutulmamalı ve inekleri sağan şahıs tarafından sağılmamalıdırlar. 6- Sağımcıların tırnakları kesilmiş, elleri her sağımdan önce iyice sabunlanmış olmalı, sağım kapları temiz ve yıkanmış olmalıdır. 7- Koyun ve keçiler süt kesen hastalığına karşı aşılanmalıdır.
Hastalık nasıl bulaşır? Bu hastalığın etkeni bir mikroptur. Bu mikrop meralarda ve hayvanların sindirim sisteminde daima bulunur. Hastalığın meydana gelmesinde mevsim ve gıda değişiklikleri kesif tane yemle beslenmeler büyük rol oynar. Kuru yemden meraya veya meradan kuru yeme geçişler hastalığın çıkması için başlıca nedenlerdir. Hasta olan hayvanlar herhangi bir belirti göstermeksizin ani olarak ölürler. Genel olarak yetiştiriciler, hayvanlarını ağılda ölü olarak bulurlar. Besi durumu iyi, akşam sağlam olan hayvanlar, sabahleyin ölü olarak bulunurlar. Hastalık belirtilerini görmek nadiren mümkündür. Bu belirtiler hayvanda genel bir halsizlik ve dengesizlik, güçlükle yerinden kalkma, yerde bir tarafı üzerinde yatma ve sinirsel belirtiler gösterir. Yem yemeyi bırakır, dişlerini gıcırdatır, etrafında döner, bazen de ishal görülebilir. Ölen hayvanlara otopsi yapıldığında bağırsakların gazla ve işkembenin yemle dolu olması, karın boşluğunda bol bir sıvının bulunması, kalpte kanamalar, kalp kesesinde berrak ve hava temasında pıhtılaşan bir sıvının bulunması, böbreklerin şiş ve yumuşak bir kıvamda, genel bir bağırsak yangısının görülmesi hastalığı hatırlatan en önemli bulgulardır. Hastalığın kısa sürmesi, ölümlerin ani oluşu, mevsim ve yem değişiklikleri, gıda rejimindeki düzensizlikler bu hastalıktan şüphelendirir. Hastalığın kesin tanımı için ince bağırsaklar içeriği ile ayrı bir kapta, ayrıca karaciğer, böbrek taze olarak laboratuvara gönderilmelidir. Nasıl tedavi edilir? Hastalığın pratikte etkili bir tedavi şekli yoktur. Korunmada şu hususlar dikkate alınmalıdır: 1- Yem değişiklikleri birdenbire değil, alıştırılarak yapılmalıdır. 2- Tane yemler verilirken yeterli miktarda kaba yemde verilmelidir. 3- Hayvanlara küflü ve bozuk gıdalar verilmemelidir. 4- Koruyucu amaçla hayvanlar aşılanmalıdır. 5- Hayvanlardaki mide ve bağırsak parazitleriyle mücadele edilmelidir. 6- Hastalık çıktığında yem veya meralar değiştirilmelidir. 7- Kuzular ahır besisine alındığında yemlerine yeterli miktarda antibiyotik ilave edilmelidir.
Genellikle 2 ila 4 yaşlar arasındaki iyi beslenmiş koyunlar hastalığa karşı daha duyarlıdır. Kuzu ve 1 yaşlı koyunlar fazla duyarlı olmamakla beraber 6 aylık kuzularda dahi bu hastalığa rastlanmıştır. Hastalığa sürülerde yakalanma oranı %5 ila %50 arasındadır. Hastalık koyunlarda öldürücü bir seyir takip eder. Bilhassa karaciğer parazitlerinin fazla bulunduğu yerlerde dikkati çeker. Karaciğer parazitlerinin gelişmesine uygun olarak mevsimsel bir seyir takip eder. Bu itibarla daha çok yaz ve sonbahar aylarında görülür.
KOYUNLARDA İÇ VE DIŞ PARAZİTLER İÇ PARAZİTLER Sulak ve rutubetli yerlerde çok görülen, karaciğerde, safra kanallarında yerleşen parazitlerdir.
Karaciğerde yaşayan kelebeklerin yumurtaları gaita (Dışkı) ile dışarı atılırlar. Bu yumurtalar, durgun akan dere kenarlarında, çeşme yalaklarında yaşayan sümüklü böcekler tarafından alındıklarında, burada gelişerek dışarı çıkarlar. Otlara yapışırlar ve bu otları yiyen hayvanların karaciğerlerine giderek yerleşirler.
Belirtileri nelerdir? Havaların soğuması, bakım ve besleme şartlarının kötüye gitmesi durumlarında hayvanlarda belirtiler görülmeye başlar. Hasta hayvanlar göğüslerinin üzerine yatarlar, bitkinlik ve iştahsızlık görülür. Ölen hayvanların karın boşluklarında kanlı bir sıvı toplanmıştır. Karaciğer şişkin, kanlı ve gevrektir. Bastırınca kolayca parçalanır. Ölen hayvanların karaciğerleri laboratuvara götürülürse kolayca teşhis konur. Tedavide, Veteriner Hekime başvurulmalı, onun verdiği ilaçlar yine onun önereceği şekilde düzenli olarak kullanılmalıdır.
ŞERİTLER (SESTODLAR) Halka halka, yassı vücudu olan parazitlerdir. Ön kısımda bulunan başı ile bağırsağa tutunurlar. Gelişmelerini ara konakçı yardımı ile tamamlarlar. Bu parazitler, hayvanların bağırsaklarındaki besin maddelerini emerek onlarda zayıflama ve düşkünlüğe yol açtıkları gibi, bir de toksin (zehir) salgılayarak hayvanları zehirlerler. Böylece hayvanlarda zafiyet, kansızlık, halsizlik, ishal gibi belirtiler ortaya çıkar. Kuzular hastalığa oldukça dayanıksız olup, ince bağırsakları parazitle tıkanan hayvanlarda ölüm görülür. Teşhis, parazitin halkalarını dışkıda, anüs kenarında görmekle ve laboratuvarda yapılacak dışkı muayenesi ile konur.
Nasıl tedavi edilir? Tedavide, çok çeşitli ve etkili ilaçlar mevcuttur. Zamanında ve uygun miktarlarda kullanıldığında iyi sonuç alınır. COENURUS CEREBRALİS (delibaş ,devvare) Nasıl bulaşır? Köpeklerde yaşayan bir tenyanın larva formudur. Koyunlar bu tenyanın ara konakçısıdır. Hastalıklı köpeklerin dışkısı ile enfekte olan meralarda otlayan koyunlar bu etkeni alırlar. Coenurus cerebralis merkezi sinir sisteminde (beyin, beyincik, omurilik soğanı) yerleşmektedir. Nasıl tanınır? Hayvanlar durgun, başları aşağıya ve yana eğik vaziyettedir. Başlarını yemliklere, duvarlara yaslarlar, diş gıcırdatma ve görme bozukluğu, ileri safhalarda körlük meydana gelir. Hayvanlar kendi etraflarında dönerler (bu yüzden delibaş hastalığı denmiştir). Daha sonra felç görülebilir. Ölüm bir hafta içinde meydana gelir. Genç hayvanlarda daha fazla görülür. Nasıl tedavi edilir? Tedavi, ilerlemiş durumlarda, hastalığın son dönemlerinde mümkün değildir. Bu durumdaki hayvanlar kesime sevk edilir. Hastalık erken döneminde fark edilirse, etkili ilaçlarla tedavi şansı olabilir. Ancak asıl tedbir, bu parazitin son konakçısı olan köpeklerin tedavi edilmesidir. Bu amaçla köpekler sık sık etkili ilaçlarla tedavi edilmelidir. EKİNOKOK Hayvanların yanısıra, insanlara da çok kolay geçebilen bir parazit olması sebebi ile, insan ve hayvan sağlığı açısından çok önemlidir. Nasıl bulaşır? Kesin konakçısı olan köpeklerin bağırsaklarında yaşayan küçük bir şerit bu hastalığa sebep olur. Bu şeritlerin yumurtaları dışkı ile dışarı atıldığında, etrafta bulunan sebzelere, meyvelere veya köpeklere, elle temasla bulaşmakta, bazen de toz-toprak ile karışmaktadır. Daha sonra bu bulaşık sebze-meyvelerden, ellerimizden, toz-topraktan da insanlara bulaşmaktadır. Ağız yolu ile mide-bağırsağa gelip açılmakta, orada gelişmekte ve daha sonra çeşitli organlara gidip yerleşmektedir. Yerleştiği yerlerde Kist hidatik adı verilen içi su dolu keseler meydana getirmekte ve bu keseler zamanla giderek büyümektedir. Şiddetli ağrılara ve zayıflamaya sebep olur. Eğer bu içi su dolu keseler patlarsa ölüme sebebiyet verirler. Ameliyatla bu keselerin patlatılmadan, dikkatlice çıkarılması gerekmektedir. Koyunlarda da aynı şekilde gelişmektedir. Eğer bu hasta hayvanların kistli iç organları köpekler tarafından yenirse, onların bağırsaklarında tekrar küçük şeritler oluşmakta, yumurtaları dışarı çıkarak insan ve hayvanlar tarafından alındığında da yine hastalık oluşmakta ve bu döngü böylece devam etmektedir.
Korunma ve tedavi nasıl yapılır? Bu döngüyü kırmak, bu zincirin halkalarını koparmak gerekir. Köpekler düzenli olarak bu şeritlere karşı ilaçlanmalı ve asıl önemlisi kist hidatikli (içi su dolu keseli) organlar asla köpeklere verilmemelidir. Böyle hastalıklı organlar, yakılarak, derin çukurlara gömülerek veya üzerlerine kireç dökülüp gömülmek suretiyle imha edilmelidir. Kısacası kesinlikle köpeklerin yemesine izin verilmemeli, bunu herkese anlatıp öğretmeli ve herkesin de yedirmemesi sağlanmalıdır.
MİDE-BAĞIRSAK KIL KURDU Mide ve bağırsaklarda yaşarlar. Nasıl bulaşır, nasıl tanınır? Hayvanların dışkıları ile dışarı çıkan parazit yumurtalarından kurtçuklar (larvalar) çıkar. Bu kurtçukların bulunduğu otları yiyen hayvanların mide ve bağırsaklarında parazitler gelişmelerini tamamlarlar ve bu organlarda yerleşirler. Hayvanlarda halsizlik, iştahsızlık, zayıflama, kansızlık ve ishal görülür. Nasıl tedavi edilir, nasıl korunulur? Tedavide, etkili ilaçlar kullanılırsa, hastalık ortadan kalkar. İlaçlama, mevsime, hayvanların yaşına, parazitin en yoğun olduğu zamana göre yapılır. Ayrıca, koruyucu olarak da ilaçlama yapılabilir. Parazitle mücadelede, hayvanların besili ve bakımlı olmalarının da önemi büyüktür. Kıl kurdu teşhisi Veteriner Hekimlerce kolayca yapılabilir.
AKCİĞER KIL KURDU Koyunların akciğerlerinde ve soluk borusunda yaşarlar. Akciğerlerde iltihaba sebep olurlar. Boyu 3-8 cm, beyaz renkli, iplik görünümünde kurtlardır. Nasıl bulaşır, nasıl tanınır? Kurtları yumurtaları öksürükle dışarı çıkar veya hayvan tarafından yutulup dışkı ile atılır. Yumurtadan kurtçuklar (larvalar) çıkar ve otlara yapışırlar. Bu parazitli otları yiyen hayvanların bağırsağına, oradan da kan yolu ile akciğere gider ve burada yerleşir. Akciğer kıl kurdu bulunan hayvanlarda aşırı öksürük vardır. Hayvanlarda yorgunluk, bitkinlik, zayıflama, kansızlık, burun-göz akıntısı, bazen de ishal görülür. Hayvanda aynı zamanda mide-bağırsak kıl kurtları da varsa, hayvanın yaşama şansı çok azalır. Koyun ve keçiler solunum yetmezliğinden veya akciğer iltihabından ölürler. Hayvanlarda kıl kurdu olup olmadığı Veteriner Laboratuvarında hayvanların dışkılarından kesin olarak teşhis edilir. Ölen hayvanların ise soluk borusu ve akciğerleri taze iken laboratuvara ulaştırılırsa çok kolay şekilde teşhisi yapılır. Nasıl tedavi edilir ve korunulur? Ancak koruyucu tedbir olarak, hayvanların parazitli meralarda otlatılmaması,temizlik,bakım ve beslemeye gereken önemin verilmesi asıl önemli unsurlardır .
DIŞ PARAZİTLER Koyunlarda kaşıntıya ve tüylerin dökülmesine sebep olan bir hastalıktır. Uyuzu, Uyuz böceği denilen, çok küçük parazitler deri altına yerleşerek meydana getirirler. Deri altında kanallar açarak, orada yaşarlar. Döllenmiş dişi böcekler yumurtlar, bu yumurtalardan yeni böcekler çıkar. Böylece parazitler çoğalırlar. Deride kızarıklık, kabuklanma ve kıvrımlı bir görünüm oluşturur. Bir hayvandan diğerine bulaşma çok kolay olur. Tedavide, uyuzlu hayvanlar ayrı yerlere alınmalı, banyo, püskürtme, toz şeklindeki ilaçlarla Veteriner Hekimlerin tavsiyeleri doğrultusunda usulüne uygun olarak ilaçlanmalıdır.
KENE Sert kene (mera kenesi) ve yumuşak kene (ağıl kenesi, sakırga) olmak üzere iki tip kene vardır. Yumuşak keneler, çok küçük başlı, sarı-toprak rengindedirler. Mera keneleri ise sert bir örtü ile kaplıdırlar. Bu parazitler hayvanları kanını emerek gelişmelerini sürdürürler. Bu esnada da birçok hastalığı hayvandan hayvana naklederler. Veteriner Hekimin tavsiye edeceği püskürtme, sürme ve banyo şeklindeki ilaçlar kullanılarak, hayvanların kenelerden arındırılması yoluna gidilmelidir. Diğer taraftan, hayvan barınakları sık sık temizlenerek ilaçlanmalı ve buradaki keneler de yok edilmelidir.
KAN PARAZİTLERİ Halk arasında yavsı adı verilen mera keneleri tarafından, kan emmeleri esnasında hayvanlara bulaştırılan parazitlerdir. Bu parazitlerin sebep olduğu hastalıklar, yaz aylarında özellikle Mayıs-Ağustos arasında görülür.
THEİLERİOSİS (SITMA) Yine keneler tarafından hayvanlara bulaştırılan, hızlı veya yavaş gelişebilen bir parazit hastalığıdır. Hızlı gelişmede, önce hayvanın lenf bezleri şişer. Bu bezlerin içleri sarıdır. Kanlı ve sümüklü bir ishal görülür. Hayvanlar 8-15 gün içinde ölebilirler.
BABESİOSİS (Kan İşeme Hastalığı, Ağrıma) Kenelerin kan emmeleri sırasında koyun ve keçilere bulaştırdıkları bir hastalıktır. Yüksek ateş, kansızlık, kalp çarpıntısı, sarılık, sarı renkli dışkı, bazen ishal, geviş getirmenin durması ve kan işeme görülen belirtilerdir. Göz kapaklarının içleri önce kızarır, sonra sararır, idrar koyulaşır, kahve telvesi rengine döner, zamanında tedavi edilmezse 8-15 gün içerisinde ölüm görülür.
KAN PARAZİTLERİNİN TEDAVİSİNDE ŞU NOKTALARA MUTLAKA DİKKAT EDİLMELİDİR. - Tedavi Veteriner Hekimin uygun gördüğü ilaçlar ve yine onun kontrolünde uygulanmalıdır. - Bu parazitlere karşı olan ilaçların yanında, kalbi kuvvetlendirici, - Kan yapımını artırıcı ilaçlar, - Vitaminler - İyi bir bakım-besleme uygulanmalıdır. Hayvanların hastalıktan korunması için en önemlisi temizlik, kenelerle yapılacak olan düzenli ve etkili mücadele çok önemli ve gereklidir.
KUZULARDA İSHALLE SEYREDEN ÖNEMLİ HASTALIKLAR KUZU SEPTİSEMİSİ (Kuzu ishali) Öldüren hastalıklardandır. Mikroptan ileri gelir. Doğumdan sonraki bir kaç gün içinde ortaya çıkar. En önemli belirtisi şiddetli ishaldir.Çok telefata sebep olur. Kuzuya nasıl bulaşır? Kuzuya ana karnında iken bulaşabilir. Süt emerken, anasının kirli memesinden bulaşabilir. Mikroplu altlık otlardan bulaşabilir.Bulaşma ağızdan da olabilir, göbekten de olabilir. Göbek Temizliği Hastalık göbekten de bulaşır.Göbekten bulaşmayı önlemek için göbek, tentürdiyot gibi maddelerle mikroptan korunmalıdır. Belirtiler Hastalanan kuzuda ateş yükselir. İshal vardır. İştahsızdır, süt emmez, daima yatar. Hayvanın dışkısı gri - beyaz renkli ve köpüklüdür. Hayvanın arka tarafı pislikle bulaşmıştır. Hayvan sancılıdır. Göz kapaklarının içleri kanlanır. Bacaklarda, eklemlerde şişme görülür. Hayvan topallar. Hastalık göbekten bulaştıysa, göbek ve etrafı iltihaplanmıştır. Tedavisi var! Kuzu ishali sürüyü kırar geçirir. Ölüm oranı % 80’ lere kadar varır. Hemen Veteriner Hekime haber vermelidir. Kuzulardan birini (canlı veya ölü) laboratuvara götürmelidir. Burada hemen teşhis konabilir. Erken teşhis edilirse, tedaviye erken başlanırsa, iyi sonuç alınabilir. Hasta kuzulara yağsız süt verilmelidir. Antibiyotikler, A vitamini, bağırsak antiseptiği ilaçlar iyi gelir. Önemli olan korunmadır. Hastalığı tedavi etmek pahalı ve yorucudur. Hasta kuzular tecrit edilir. Ağıllar çok temiz olmalıdır. Doğum öncesi dezenfekte edilmelidir. Yeni doğanların göbekleri temiz tutulmalı, tentürdiyot sürülmelidir. Ölen kuzular yakılmalı veya derine gömülmelidir.
SALMONELLOZİS Bu da ishal şeklinde görülen bir hastalıktır. Kuzular bir yerden bir yere götürülürse, arkadan bu hastalık çıkabilir. Hastalık ağızdan bulaşır. Aniden ateş yükselir, karın ağrısı başlar. İshal çok şiddetli dizanteriye dönüşünce, beden ısısı da normalin altına düşer. Dışkı kanlıdır. Kuzular su kaybına uğrar. Gözleri içine göçer, bir kaç gün içinde ölür. Hastalıktan kurtulanlar, dışkıları ile mikrop saçmaya devam ederler. Ölüm oranı yüksek değildir. Teşhis için laboratuvara materyal gönderilir. Hasta hayvanlar ayrılır. Temiz ve kaliteli altlıklar serilir. Hayvanlara hafif gıdalar verilir. Ağıllar temiz tutulursa, dezenfekte edilirse hastalık kolayca atlatılır |
20.06.2017